1 Kg Kaç Newton Eder ?

Koray

New member
“1 Kilogram Kaç Newton Eder?”: Fizikten Öte Bir Eşitlik Meselesi

Forumdaşlar, merhaba.

Belki ilk bakışta bu konu size sıradan bir fizik sorusu gibi görünebilir: “1 kilogram kaç Newton eder?” Basit cevap belli — Dünya yüzeyinde yaklaşık 9.81 Newton. Fakat ben bugün bu soruya sadece bilimsel değil, toplumsal, cinsiyet temelli ve etik bir mercekten bakmak istiyorum. Çünkü sayılar yalnızca doğayı değil, insanların dünyayı nasıl algıladığını da şekillendiriyor.

Fizik yasaları evrensel olabilir ama onların yorumlanışı, aktarılışı ve öğretim biçimi toplumsal önyargılardan azade değildir. Gelin, “1 kilogram = 9.81 Newton”un ötesinde bir denge tartışması yapalım: Güç, değer, ağırlık ve eşitlik arasındaki ilişkiyi konuşalım.

Fiziksel Gerçek: 1 Kilogram Neden 9.81 Newton’dur?

Fiziksel olarak, kuvvetin birimi Newton’dur. Newton, 1 kilogramlık bir kütleyi saniyede 1 metre hızla hızlandırmak için gereken kuvvettir.

Yani:

F = m × g

1 kg × 9.81 m/s² = 9.81 N

Basit, temiz, evrensel.

Ama dikkat edin: Bu denklemde bile bir güç ilişkisi var — kütle (m), yerçekimi (g) tarafından sürekli çekiliyor. Tıpkı toplumdaki bireylerin sistemsel kuvvetler tarafından çekilip yönlendirilmesi gibi. Yani bu yalnızca bir mekanik ilişki değil; aynı zamanda bir metafor: Her bireyin ağırlığı eşit görünse de, maruz kaldığı “yerçekimi” farklı olabilir.

Toplumsal Newton: Kimin Üzerine Daha Fazla Kuvvet Etkiliyor?

Fizikte 1 kg herkes için aynı; ama toplumda “1 kg sorumluluk” herkes için eşit değil.

Kadınların omzundaki bakım yükü, görünmeyen emek, duygusal işçilik; aynı kütleyle ölçülse bile daha fazla “çekim kuvveti” altında eziliyor.

Erkeklerse çoğu zaman “güç”le, “taşıma kapasitesi”yle tanımlanıyor — onlara da sürekli bir “performans yerçekimi” uygulanıyor.

Sonuç? Aynı kütle, farklı Newton’lar.

Aynı insanlık, farklı ağırlıklar.

Fizikte yerçekimi sabittir, ama toplumda güç dinamikleri öyle değil. Cinsiyet, sınıf, etnisite, engellilik, kimlik farkları bu “çekimi” değiştiriyor. Birinin 9.81 N’luk yükü, diğerinin 20 N gibi hissediliyor.

Bu yüzden “1 kilogram kaç Newton eder?” sorusunu, “Hangi bedende, hangi koşulda, hangi dünyada?” sorusuyla birlikte sormalıyız.

Bilim, Tarafsız mı Gerçekten?

“Bilim cinsiyetsizdir” denir. Ama bilim tarihi, görünmeyen kadınlarla doludur. Newton’un yasalarını anlatırken hep tek bir yüz görürüz: beyaz, erkek, Avrupalı.

Peki bilimdeki kadınlar — Lise Meitner, Rosalind Franklin, Jocelyn Bell Burnell — neden hep dipnotlarda kaldı?

Bir kuvveti ölçerken Newton’un adını anıyoruz ama Meitner’ın keşfettiği nükleer fisyonu çoğu lise öğrencisi hâlâ bilmiyor.

Bu da başka bir “kuvvet” meselesi değil mi?

Bilimdeki cinsiyet yerçekimi, kadınları sürekli aşağı çekiyor.

Toplumsal adalet perspektifinden bakarsak, bilginin kim tarafından temsil edildiği, kimin sesiyle anlatıldığı da önemlidir.

“1 kilogram kaç Newton eder?” demek, aynı zamanda şu soruyu sormak olmalı:

“Bilgiyi kim ölçüyor, kim tanımlıyor, kim açıklıyor — ve kimin sesi eksik?”

Erkeklerin Analitik Gücü, Kadınların Empatik Ağırlığı

Toplumun öğrenme biçimi bile cinsiyetli kodlarla işliyor:

- Erkekler genelde çözüm odaklı, analitik yaklaşımla soruyor: “Tam olarak kaç Newton?”

- Kadınlar çoğu zaman empatiyle, bağlamla ilgileniyor: “Bu kuvvetin insan üzerindeki etkisi ne?”

Bu iki mercek birbirini dışlamamalı.

Çünkü Newton’u sadece sayılarla değil, etkiyle de anlamak gerekir.

Kütle formülde sabit olabilir ama kuvvet hissi bireyseldir. Tıpkı birinin omzundaki yük gibi.

Empati olmadan bilim mekanikleşir.

Analitik düşünce olmadan ise duygular kaotikleşir.

Gerçek toplumsal dönüşüm, bu iki kasın birlikte çalışmasıyla olur.

Bir forum olarak belki en büyük gücümüz, bu iki yaklaşımı tartışmalarda bir araya getirmek.

Çeşitlilik ve Adaletin Fiziği

Newton’un üçüncü yasası diyor ki: Her etkiye karşı eşit ve zıt bir tepki vardır.

Peki toplumsal sistemlerde neden bu “eşit tepki” oluşmuyor?

Çünkü güç eşitsiz dağıtılmış durumda.

Kadınlar, LGBTİ+ bireyler, göçmenler, yoksullar — aynı etkiyi gördüklerinde bile eşit tepki veremiyorlar; sistemin kütlesi daha büyük, yerçekimi daha ağır.

Adalet demek, herkese aynı kuvveti uygulamak değil, herkesin aynı hızlanmayı yaşayabileceği koşulları yaratmak demektir.

Bu yüzden 1 kilogramın 9.81 Newton’a denk olduğu bir dünyada bile, bazı insanlar hâlâ 15 Newton’un altında eziliyor.

Provokatif Sorular (Forumun Nabzını Yükseltelim)

- Gerçekten herkesin “yerçekimi” aynı mı? Kadınların duygusal emeği neden ölçülmeyen bir Newton cinsi değil?

- “Güç” hep fiziksel mi olmalı? Duygusal dayanıklılık, empati, sabır neden görünmez kütleler sayılıyor?

- Eğitim sisteminde fizik hâlâ “erkek işi” olarak mı algılanıyor? Bir kız çocuğu laboratuvara girdiğinde neden şaşıran bakışlar oluyor?

- Eğer 1 kg = 9.81 N evrenselse, toplumsal eşitlik neden hâlâ değişken bir denklem?

- Bilimde kullanılan dil (kuvvet, etki, direnç) neden erkek metaforlarıyla dolu? Bunu değiştirmek mümkün mü?

Yeni Bir Denklem Önerisi: F = m × (g + eşitlik)

Eğer toplumu bir sistem olarak düşünürsek, kütlemiz aynı kalabilir ama “g” yani çekim ivmesi toplumsal koşullara göre değişir.

Yani daha eşitlikçi, daha adil bir toplum inşa edersek, “yerçekimi”nin baskısı azalır.

Kadınların ve erkeklerin farklı güçlü yanlarını birleştirdiği, empatiyle analitiğin dengelendiği bir düzende:

F = m × (g + adalet)

Bu, sadece bir formül değil, bir umut ifadesidir.

Bilimsel Dilin İnsanileşmesi

Belki de sorunun kendisini dönüştürmenin zamanı geldi.

“1 kilogram kaç Newton eder?” değil de:

“Bir insan ne kadar ağırlık taşır ve bu ağırlığı nasıl paylaşırız?”

Bilim, toplumsal bağlamdan kopmadığında, insanı güçlendirir.

Ama soyut denklemlerle, eşitliği göz ardı ettiğinde yalnızca güçsüzleri ezer.

Son Söz: Denklemden Değil, Dengesizlikten Sorumluyuz

Fizik evrensel, evet. Ama adalet, çeşitlilik ve eşitlik bizim tercihlerimizle şekillenir.

1 kilogram her yerde aynı olabilir, fakat toplumun uyguladığı “çekim” asla sabit değildir.

Bu yüzden, “1 kg kaç Newton eder?” diye sorduğumuzda sadece fiziği değil, sistemi de sorgulayalım.

Çünkü bazen en basit sorular, en derin eşitsizlikleri açığa çıkarır.

Peki siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?

Toplumsal “yerçekimi” herkese eşit mi?

Bilimsel tarafsızlık gerçekten mümkün mü?

Yoksa biz hâlâ Newton’un yasalarını değil, toplumun ön yargılarını mı ölçüyoruz?