El feneri ışığı doğru parçası mıdır ?

Sude

New member
El Feneri Işığı: Doğru Parçası Mıdır?

Herkese merhaba,

Bugün sizlere bir hikâye anlatmak istiyorum. Bazen hayat, bir el fenerinin ışığı kadar basit bir soruyla başlar, ama o basit soru, çok daha derin ve anlamlı bir cevaba dönüşebilir. Bu yazıyı yazarken, konunun özünü anlamanızı sağlayacak bir hikâyeye yer vermek istedim. Bazen çözüm arayışımızda, hem duygusal hem de pratik bir yaklaşım gerekir. Ve bazen, doğru parça bulmak, sadece ışığı görmekten ibaret olmayabilir. İşte bu hikâye, belki de hepimize bir şeyler hatırlatacak.

Bir El Fenerinin Işığında Arayış

Bir zamanlar, kasabanın dışında terkedilmiş bir köyde yaşayan iki yakın arkadaş vardı. Adları Aydın ve Selin’di. Aydın, her zaman pratik ve çözüm odaklı bir insandı. Nerede bir problem olsa, hemen bir çözüm önerisi getirirdi. Kendi işini kurmuş, hayatını bir düzene sokmuş ve her şeyin en verimli şekilde işlemesi için çaba gösteriyordu. Selin ise daha farklıydı. Empatik, duygusal zekâsı güçlü, insan ilişkilerinde derinlik arayan bir kadındı. Her şeyin yüzeyine bakmak yerine, içindeki duyguları anlamaya çalışır, etrafındaki dünyaya gözlemler ve hislerle yaklaşırdı.

Bir akşam, kasabaya giden yolun ortasında, Aydın ve Selin'in yolu kararmış bir ormana düştü. Yanlarında sadece eski bir el feneri vardı. Ancak fenerin ışığı, çok zayıftı. Hemen yanlarına yaklaştıklarında, fenerin pilinin zayıfladığını fark ettiler. Yolları kararmıştı ve gece çok yakındı. Aydın, hemen cebinden yedek pillerini çıkardı ve fenerin ışığını daha güçlü hale getirmek için takmaya çalıştı.

Selin, biraz duraksayarak, "Fenerin doğru parçası mı?" diye sordu. Aydın, hızlıca pil değişimini yaparken, "Bu doğru parça, çalışması gereken şey bu," dedi, “Hızlıca ilerlememiz gerek, zamanımız yok.”

Ancak Selin, fenerin ışığının hala tam olarak istenilen güce ulaşmadığını fark etti. "Aydın," dedi, "belki de sorunumuz sadece ışığın gücü değil. Belki fenerin kendisi, eksik bir parça taşıyor ve tam olarak verimli çalışmıyor."

Aydın, Selin’in sözlerine gülümsedi ama pek ciddiye almadı. "Bunu çözmenin zamanı değil," dedi, “Hadi, yolumuza devam edelim.”

Ama Selin, Aydın’a yaklaşarak, "Bazen sadece ışık yetmez," diye ekledi. "Işığın yönünü de doğru ayarlamak gerek. Hızlıca yol alırken, aslında hedefin ne olduğunu unutuyoruz. Karanlıkta ilerlerken, tek bir ışıkla gitmek yerine, önümüze bakarak ışığın doğru yere vurması için biraz zaman ayırmalıyız."

Aydın, bir an durdu. Selin’in dediği gibi, gerçekten de yalnızca ışığın gücü yetmiyordu. O ışığın yönü ve hangi parça ile daha verimli olacağı da önemliydi. Hızla geçmek yerine, bir an için durup, doğru çözümü bulmak daha iyi olabilir miydi? Aydın, Selin'in bakış açısını düşünerek, eski feneri dikkatlice inceledi. Meğerse fenerin lamba kısmı çatlamıştı ve ışık kayboluyordu. Hemen onarmaya karar verdi.

Işığın Yolu: Kadın ve Erkek Bakış Açılarının Çakışması

İlk başta, Aydın'ın yaklaşımı daha pratik ve hızlıydı. Çözüm bulmak, sorunu çözmeye odaklanmak, işler yolunda gitsin istiyordu. Ancak Selin’in bakış açısı, sorunun yüzeyine bakmıyor, derinliklerine iniyordu. Onun yaklaşımı, sadece çözüm değil, çözümün ne kadar doğru ve anlamlı olduğuydu. Gerçekten doğru parçayı bulmak, her zaman sadece ağrıyı geçirme amacından çok daha fazlasıydı.

Birçok durumda, kadınların toplumsal cinsiyetlerinden ötürü, duygusal zekâ ve ilişkiler arayışı öne çıkarken, erkekler genellikle çözüm odaklı ve pratik bir yaklaşım sergiler. Bu farklılık, her iki yaklaşımın da değerli olduğunu ve aslında birlikte çalıştığında en doğru sonuca ulaşılacağını gösterir.

Selin’in bakış açısı, Aydın’a ışığı yalnızca pratik değil, duygusal bir bağlamda düşünmesini sağladı. Çünkü bazen bir problemi hızlıca çözmek yerine, çözümün içindeki anlamı görmek, uzun vadeli başarı için çok daha önemli olabilir. Gerçekten doğru parça, sadece bir ışık değil, o ışığın yönü, etrafındaki karanlıkla nasıl başa çıkmak gerektiğidir.

Sizce, Işığın Yolu Nasıl Bulunur?

Hikâyede olduğu gibi, bazen hayat, bir el fenerinin ışığından ibaret olabilir. Herkes farklı bir hızla ilerler, bazıları çözümü hızlıca bulur, bazıları ise adım adım ilerlemeyi tercih eder. Bu yazıda sizlerle paylaşmak istediğim soru şu: Hayatınızdaki zorluklarla karşılaştığınızda, çözümünüz sadece çözüm odaklı mı yoksa duygusal ve derinlemesine bir anlam arayışıyla mı şekilleniyor?

Aydın’ın hızlı ve çözüm odaklı yaklaşımı, Selin’in duygusal ve ilişkisel yaklaşımıyla birleştiğinde, belki de daha sağlam bir çözüm elde edilebilir. Peki siz bu hikâyede hangi karakteri kendinize daha yakın hissediyorsunuz? Ve doğru parçayı bulmak, gerçekten de sadece bir "ışık"tan mı ibaret?

Sizlerin düşüncelerini duymak beni çok heyecanlandırıyor. Bu konuda kendi hikâyelerinizi ve bakış açılarını paylaşmak isterseniz, forumda sabırsızlıkla bekliyor olacağım.